Ömer Faruk Talaş - Söyleyeceklerim Var

 

Anlatılacak çok şey var ;

                 İnsan içinde biriktirdiklerini bir yerde anlatıp ya da yazıya döküp, içindeki çatışmayı bastırmak ister çoğu zaman. Bu çatışmanın ziyadesi ile körüklendiği şu günlerde, içimde harlanan ateşe bir yangın tüpü sıkmak istediğim için bu yazıyı yazmaya karar verdim. Genelde bu tür yazıların en zor kısmı, nasıl başlayacağını bilememek. Bir fon müziği eşliğinde de içindekileri dökebilir insan, kafasında çalan alelade bir melodiyle de.

Menfaat ve riyakarlığın diz boyu olduğu günümüz koşullarında aşık olmak, aşkı yaşamak kadar zor. Elbette ilk evre (aşık olmak) çok daha zor ve meşakkatli. Aşkın en umulmaz anda, yüreğe bir çöl fırtınası misali savrulması, insana soğuk duş aldırıyor. Her zaman söylerim ; aşık olmak ziyadesi ile zordur. Her insan aşık olamaz. Gönlün doğurduğu duygusal çarpıntı hissiyatının zirvesi, herkesin kısmetinde yoktur. Aşk yükü bir çok insana ağır geleceğinden, bu yükü isteyen herkese yüklemek haksızlık olacaktır. Ruh izin verirse kalp aşkı tadar. Sonucunda sonsuz mutluluk olan bu kumarı oynamaya karar verdiğinizde sonuçlarına katlanmakla da mükellef olursunuz. Ruh aşka icazet verdiğinde ne mi olur?

                 Okyanuslar onun gözyaşlarından alır sonsuzluğun haberini. Kokusundan yeşertir bahar çiçeklerini. Dolunay gece vakti taklit eder onun gülüşlerini. Gölgelerle konuşmak ister insan. Ayağının altında su olan bir uçurum kenarında, o tepenin kurşuni şafaklarında sabahlayıp, yalnız düşlerin civarında yanarken, anılarla yankılanırken, yıldızlara uzanmak ister insan. Akciğerler göğüs kafesinden taşmak ister. Göğüs kafesini zorlar, kokusunu içine biraz daha fazla çekebilmek için.

                    Aşka dair söylenecek çok mısra, yazılacak daha çok dize var. Her insan kendi yaşadıklarına ve kendi hissettiklerine göre yorumlar aşkı. İçindeki çatışmayı bir yerlerde duyurmak ister. Binlerce şiir, milyonlarca şarkı bunun için yazılmış, bir çok söz bunun için söylenmiştir. Beraberinde sıkıntılara karşı göğüs germek adına da ekstra bir cesaret duygusu gerektiren aşk, ürkekleri  tercih etmez. İnsan kendi fıtratını bilir. Korkak bir fikir ikliminiz varsa aşka yanaşmamalısınız. O da tercihini sizden yana kullanmayacaktır zaten. Yani zaten aşık olamazsınız. Kurtlar dolunaya karşı ulurken, ürkek tavşanlar yaşlı bir çınar kovuğunda saklanacak yer arar. Bu olay örgüsünde aşkın payına ise mücadele düşer. Mücadele safhasını geçtikten sonra sonsuz bir mutluluk, bu mücadelenin ödülü olur.

 

***

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,

Meyveler sabırla olgunlaşırmış,

Bir gün gözlerimin ta içine bak, 

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak. (Sezai Karakoç)

***

 

                    Yazımı başladığım gibi bitirmek istiyorum. Anlatılacak çok şey var. Fakat bunları anlatmaya ne mürekkep tüpleri yeter, ne de kağıt görevi gören ceylan derileri. İçimizdekileri dökmek için birkaç sayfaya sığınırız sadece. Nihayetinde bu coğrafyada aşkın da aşığında işi zor.

Aşk engin ve dingin sularda uzanmak mıdır? Yoksa hırçın dalgalarla boğuşmak mı? Diye düşünürsek.  Kolay olan şeyler hayatımda hedef niteliği taşımadı hiç bir zaman. Emeklerimi, Gösteriş ve riyakarlık kıskacında sıkışmış insanların çoraklaştırmaya çalıştığı kalbime helal ediyorum. Hiç bir emek boşa çıkmaz. Hiç bir emek umudu tekmelemez. İlerde sarsılmaz bir çınar ağacı olacak küçük bir tohumun, yağmuru reddetmediği gibi...

Ömer Faruk TALAŞ









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yolun Sonunda Ne Var?

Sabır Demiş Dedeler!

Elleri Ellerindeymiş