Ömer Faruk Talaş - Kalbin Heveslerle İftirakı
Kalbin Heveslerle İftirakı
İnsanlar ömürleri boyunca hayalleri ve hedefleri için yaşarlar. Hayalsiz hayat olmaz. Sağanak duygu yağmurları 7 katlı göklerden inerken, insanlar hayal alemine doğru bazen aklıyla, bazense kalbiyle hicrette bulunur. Hayal ettikleriniz ve gerçekleştirdikleriniz arasında büyük bir uçurum yoksa şanslısınız. İnsanoğlunun hayal gücü gerçekten akıllara durgunluk veriyor. Ne hayal etmekten vazgeçiyor insan, ne de aksi yönde hareket etmekten. İnsan hayal eder. İnsan olmanın gerekliliklerindendir bu. Genelde gece olsa da gündüz biriktirdikleriyle eve döner insan.
Önce arşın kubbelerine hayaller çizilir. Ezel kadar uzaktan ruhuyla yüzleşir insan. Ay, o şafakların maneviyatına secde eder. Yıldızlar meşk içinde kainat ile beraber vecd ederler. Hayal güzel şey, ama denk gelinen şeylere suni bir hayal damgası vurmamalı insan. Bir araba vardır denk gelir alırsınız ama ''hayalim bu arabaydı'' demek gerçekten ve maneviyattan uzak olur. Mutlu hissetmek için, eldeki imkanlarla, var olan şartlardan kendine suni bir hayal yaratmaktır bu. Ya da kendini kandırmak denilebilir. Öznesiz hayal olmaz. Hayalin, öznesi ve yüklemi olur. Yani kişi ve yapılması arzulanan eylem baştan bellidir. Öznesi farklı yüklemler sadece plandır. Hayal olamaz. Kurulma zamanındaki temelin, çimento harcında olmayan başka bir özne, o hayali plan skalasına indirgemiştir çoktan.
Çoğunluğa yayılmış hayalleri düşünecek olursak ; genelde iyi bir araba, para, evlilik, şöhret vs. gibi şeyler diyebiliriz. Dikkat edersek tamamı ilgi çekecek ve dikkatleri bu vasıfların sahibi üzerinde toplayacak şeyler. En ciddi olanı evlilik olduğu için onu ele alalım. İşim ve müteşebbis bir insan olmam hasebiyle, çok insan tanıdım. Çok insan gördüm. Genel olarak içinde bulunduğumuz coğrafyanın fotoğrafını iyi çektiğime inanıyorum. Adana'nın insan topografyası çeşit çeşit. Antep dediğinizde tatlı gelir akla. Ya da Kayseri, soğuk ve sıkı pazarlıkçı insanlar. Muğla sempatik, sevecen insanların, Konya ise masumluğun, iyimserliğin, saflığın ve sadakatin şehri.
Nihayetinde çok renkli bir kültürel harita çıkıyor. Ama belki de hepimizin ortak noktası, ilgiyi alakayı sevme eylemimiz. Bu yüzden yemeğe giderken sürekli tanıdık yerler tercih edilir. Kuaförümüz genelde değişmez. İlgi ve alaka düzeyi bizim memnuniyetimizi belirler. Evlilikte en fazla gözden kaçan ve dikkat edilmesi gereken nokta da budur. İlgi ve alakanın hat safhada olduğu bir düğün örneğimiz olsun.
Bir düğün düşünün, herkes sizin için oraya gelmiş. Bütün dikkatler üzerinizde. Oraya gelinme sebebi sadece sizsiniz. Bu herkesin hoşuna gider. Bizatihi benim içinde geçerli. Ama genç olmanın vermiş olduğu hevese kurban olmamalı insan. 2 saat sürecek düğün için 70 yıllık bir tercih yapıyor insanlar. Kaldı ki günümüz koşullarına göre varsayacaksak 2 saatlik düğün dahi mümkün değil. Evlenmeyi, sevgili olmak, tatile gitmek, gezmek gibi algılıyoruz çoğu zaman. Boşanmaların sebebi, zaman aşımının vermiş olduğu bıkkınlıktan başka bir şey değil. Genelde bir defa olan bu tercihler heyecan ve heves faktörlerinden etkilenmemeli. O halde şu sonucu çıkarmamız mı gerekir? ; ''İyi bir arkadaş olabilecek herkesle evlenilebilir''. Düğme baştan yanlış iliklendiği için bu doğrultuda ''İyi bir insan'' ve ''Bana değer veriyor'' kriterleri yeterli olmuş olur. 2047 yılına ya da 2070 yılına kadar uzanacak kararlar bunlar. Tatil, gezme gibi heveslere kurban edilemez. O zaman evlendiğiniz için gezmiş değil, gezmek için evlenmiş olursunuz. O hevesin uyandırdığı heyecan aşikar. Ama bu heyecanın karar üzerinde etkili olması ne kadar doğru? Ve bir çok kişi bu heyecanının kararını etkilediğinin bilincinde dahi değil. Bununla ilgili gece yarısı aynada gözlerine sessiz ve dikkatli bir şekilde 30 saniye bakmak yetecektir. Şöhretinse tek farkı tanınmak. Eldeki maddi durumu çok zorlayarak iyi bir araba düşünmek, psikolojideki dikkat çekme isteğinin hayata geçiş evresidir. Gerçekten paradan önce insan kazanmasını bilen insanlar işlerini umdukları seviyeden çok daha ileriye taşıyabiliyorlar. Ama bu içten gelmeli. İşçiye zulmetmemeli, müşteriye ikili ilişkileri iyi tutmak adına iyi davranmamalısınız. Gelecek planlarınız hep ''insan olmak'' ilkesine bağlı kalmalı.
En nihayetinde insan planlı ve temkinli olmalı. Benim tercihimse hayatı genel bir çeteleye geçirmek. Heyecan fırtınası gönlümde demini bulmuşken, hayallerimin efsunkar esintisine bir karanfil olacak başarıları, topal karınca gibi de olsa, nişane olarak göğsüme takmaya çalışmaya devam edeceğim. Bu yüzden yaptığımız çalışmalara ve düşlerimize zarar vermeden gerekeni yapmalıyız. Eğer bir kuralı yoksa bu düzenin, gücü yeten yeteneyse bu döngü, her şeyin bir alternatifi varsa şayet; Kalbimdeki kardiyak miyosit kaslarından, beynimdeki nörotransmitter' lardan, anlamsız konuların mücadelesine olan gereksiz temasından ötürü parmak izlerimden af diliyorum. Beni affedin.
-Ömer Faruk TALAŞ
Yorumlar
Yorum Gönder